Bu ay tanıtacağım iki kitap Behiç Ak ile Sevim Ak’a ait. Behiç Ak’ın yazdığı Geçmişe Tırmanan Merdiven Günışığı Kitaplığı’nca basılmış, Sevim Ak’ın yazdığı Saçlarında Soru İşaretleri isimli anlatıyı Can Çocuk yayımlamış.
Geçmiş Tırmanan Merdiven’de, olaylar çocukların bahçesinde oyun onadığı tarihi bir Boğaziçi köşküne bir yazarın taşınması ile başlar. Seyfettin Sarıgöl isimli bu yazar kitapları başka dillere çevrilen, öyküleri televizyon dizilerine konu olan bir yazardır. Mahalleli yazarın eserlerinden çok yaşamını merak eder. İşgüzarlar dedikodu üretip önce kendileri inanırlar. Çok geçmeden yazarın çocuklardan nefret ettiği için bahçe duvarına sarılı sarmaşığı kestirdiği, kimse giremesin diye sokak kapısın hep kilitli tuttuğu, köşkte 15 hizmetçi, beş aşçı, üç bekçi ile birlikte yaşadığı dedikodusu yayılır. Mahalleli merak ede dursun, öğretmen Dilek Hanım, yazarla tanışmış, tanışmakla kalmamış yazarı en iyi kompozisyon yazan öğrenciyi seçmeye ve ona bir ödül vermeye bile ikna etmiştir. Mademki mahallede bir yazar vardır, eğitim de bu durumdan olumlu etkilenmelidir. Kompozisyon konusu olarak da “Babam” başlığını belirler. O güne kadar babalarını hiç kompozisyon ödevi konusu olarak düşünmeyen çocuklar harıl harıl kompozisyon yazarken bir çocuk-Doğaç- boş kâğıt verir. Doğaç, ölen babasını hiç tanımamıştır. Dilek öğretmen çok utanır. Bu sırada Sultan’ın kompozisyonu en başarılı seçilir ve yazdıkları nedeni ile Doğaç kendini Sultan’a yakın hisseder. Sultan’ın yazdıklarını dinlerken eğlenmiştir Doğaç. İki çocuk Sultan’ın anne babasının ayrılığından, Doğaç’ın babasının ölümünden konuşurlar. Dostluk başlamıştır.
Ödül gereği Sultan yazarla tanışırken, Doğaç bu durumun haksızlık olduğunu düşünür. Eğer onun da yazabileceği bir konusu olsa kendinin de çok başarılı bir yazı çıkaracağına inanır. Beklediği fikir aklına hizmetçileri, bekçileri, aşçıları ile yaşadığı rivayet edilen yazarı düşününce gelir. Doğaç’ a göre her işini başkasına yaptıran bir kişi mutlu değil mutsuz olur. Bu görüşünü Padişah’ın Kulakçıbaşısı masalını yazarak iletir. Masalını yazar okusun diye onun posta kutusuna bırakır. Ancak yazardan hiç ses çıkmaz. Doğaç ne olursa olsun yazara tanışmaya karar verir. Bunun içinde arkada, uçuruma yaptırdığı merdivenden tırmanıp, köşkün penceresinden girmeye karar verir. Merdivenin tam ortasında aklına yeni bir yazı konusu gelir. Hızla dönüp Geçmişe Tırmanan Merdiven öyküsünü yazar ve posta kutusuna bırakır. Bundan sonrası için kitabı okumak gerek. Şu kadar ipucu vereyim. Seyfettin Sarıgöl’le dostluk geliştiren Doğaç ünlü bir yazar olur; Sultan ise fizik öğretmeni. Yıllar sonra Doğaç’ın son yazdığı anı kitabındaki Geçmişe Tırmanan Merdiven öyküsünü okuyunca Sultan geçmişten kalan tüm soru işaretlerinin tek tek yanıtını bulur.
Behiç Ak’ın ekonomik anlatımı, ironik mizahı, yaşamın içinden karakterleri ve onların çelişkileri bu öyküyü okura yakın kılıyor ve tadına doyulmaz hale getiriyor.
Sevim Ak’ın Saçlarındaki Soru İşaretleri isimli yeni anlatısı ancak okumakla anlaşılır bir anlatı. Tanıtım yazısı olanı kurulaştırıp, değerinden eksiltir çünkü hazzın çoğu neyin anlatıldığından çok nasıl anlatıldığında. Çok kısaca öykü bir çerçeve öykü içine yerleştirilmiş bir kayıp çocuk anlatısı. Televizyon muhabiri Sarp’a kaybolan Mert’in öyküsünün peşine düşmesi görevi verilir. Anlatının ilk bölümünde Mert’in kardeşi Atıl, babası Hayri, annesi Saime ve mahalle sakinlerinden bazıları olay gününü ve kayıp çocuğu anlatır. Okur bu parçalı anlatımdan kendi zihninde bir Mert karakteri oluşturur. Diğer bir ifade ile anlatıma anlam katma sorumluluğu okura verilmiştir ki çağdaş çocuk edebiyatının en temel gereğini Ak ustalığına yaraşır bir biçimde gerçekleştirmiş. Oluşan Mert karakteri aşırı koruyucu bir ailede yetişen, hayallerinin hiçbirinin gerçekleşmesine izin verilmeyen, çocukluğunu yaşama hakkı bir “büyüyünce zamanına” ertelen bir çocuk. Anlatının ikinci bölümü kayıp çocuk Mert’ın bakış açısından okura anlatılıyor. Küçükken geçirdiği ateşli hastalık nedeniyle korku duygusu yok olan Mert’in gözünden ev içi esareti canlandırılıyor. Derken bir gün annesi yurt dışındayken renkli Suso karakteri ile tanışır ve onunla arkadaş olup peşine takılır gider. Bu gidiş onları doğaya ve doğanın korunmasına, doğaya insan eliyle yapılan haksızlıklara karşı çıkan benzer ruhlu, benzer bakış açılı insanlarla birleştirir. Sonunda ulaşılan yeni durum-yeni aile diyelim geçmişin gölgelerini silmiş, karakterlere yeni bir yaşam ve güç vermiş ve isterlerse eski yaşamlarına dönüp yeni kurdukları bilinçle yaşayabilecekleri duruma getirmiştir.
Sevim Ak’ın bu eserinin 5–6–7. sınıflar için öneririm.
Saçlarında Soru İşaretleri okuru kendi yaşamını, ailesiyle ilişkilerini, aile içi ilişkileri, aile içi iletişimi sorgulatan bir eser. Yaşamın anlamını düşündürten, ıskalananları fark ettirten, büyüteç tutan bir anlatı. Mert’in kaybolması ile aile de yaşam değerlerini sorgulayıp yeni bir bilince ulaşıyor. Her birey ben nasıl bir yaşam istiyorum, nasıl mutlu olurum sorularını kendi için yanıtlamalı.Eser bu farkında oluşa giden yolu açıyor.
Saçlarında Soru İşaretleri bir yazarın güncel olaylardan nasıl etkilenip, eseri içinde yoğurduğunun da bir örneği. 2009 yılında Kayseri’de kaybolan 3 çocuk mahallenin şekercisi Nedim’in Mert’i anlattığı bölümde esere sızıveririr.(s.52) Biri Bizi Gözetliyor programları üstünden yapılan toplum eleştirisi ve herkesin kayıt altında olması durumu s.72 de esere girer. Çevreye yönelik dünya çapında örgütlü yapılan eylem örnekleri de eserin ikinci bölümünde çokça yer alıyor. Yeni bir bilincin, doğa ile bütünleşme gereğinin de altı yine bu bölümde çiziliyor. Antenleri dünyaya açık bir çağdaş çocuk edebiyatçısını, onun duyarlılıklarını izlemek mümkün bu anlatıda.
Son bir söz dil hazzı için söylemeliyim. Bir örnek:
Ailenin babası Hayri aile içi iletişimsizliği irdelerken şu benzetmeyi yapar:
“Dört kapılı çekmece gibi diz dize ama içlerimizi görmeden yaşamışız.”
Sözcüklerle yarattığı atmosfere bir örnek S144’ten.
“Bir zamanlar tanıdığı bir adamın gerçek öyküsünü anlattı. Ayışığı küçük bir yıldız, baykuş gölgesi, ıtır, kekik kokusu bizi seyre dalmışken.
”
Eser şu tümce ile noktalanıyor (s.173)
“Sözler topluluğumuza iç ferahlatan bir limonata kadar iyi gelmişti, çünkü”
Bu ay Ak Kardeşlerden birer kitap okumanızı dilerim. Yarattıkları sözcükler “iç ferahlatan limonata kadar iyi gelecek” çünkü. Sevgiyle kalın.
Ayfer Gürdal Ünal |