Yıl Sonu Armağanı Behiç Ak'tan Olsun

Çocuk edebiyatı alanında bu yıl çok ilginç bir ilk yaşandı .İki farklı kurumun iki birbirinden değerli seçici kurulu aynı kitap üzerinde birleşti. Behiç Ak'ın yazıp,Günışığı Kitaplığı'nın yayımladığı Yaşasın Ç Harfi Kardeşliği hem Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (ÇOGEM); hem de Çocuk ve Gençlik Yayınları Deneği'nin(ÇGYD) düzenlediği değerlendirmede ödülü hak eden yapıt oldu.
ÇOGEM jürisi Muzaffer İZGÜ, Gülten DAYIOĞLU, Yalvaç URAL, Adnan BİNYAZAR, Emin ÖZDEMİR, Prof. Dr. Selahattin DİLİDÜZGÜN ve Prof. Dr. Sedat SEVER 'den oluşurken ,ÇGYD jürisi Prof. Ali Gültekin, Yrd.Doç. Dr. Necdet Neydim, Sevin Okyay,Zarife Biliz,Rana Alpöz'den oluşmuştu.
Ben de yılın son yazısında bu kitabı ve Behiç Ak'ın en son kitabı Postayla Gelen Deniz Kabuğu'nu tanıtmaya böylece yeni yıl armağanı planlayan okurların işini kolaylaştırmaya niyetlendim.
Yaşasın Ç Harfi Kardeşliği, 8-12 yaş grubu çocuklarının çok sevdiği bir kitap çünkü 2013'te yayımlanan kitabın 5.baskısı elimde. Kitap tüketim toplumuna çok güçlü bir eleştiriyi mizah, ilginç karakter yaratımı ve karmaşık olmayan kurgusu sayesinde çok akıcı ve neşeli biçimde yapıyor.

Ana karakterimiz beşinci sınıf öğrencisi Ali, okul ödevinin kapağına nüfus kağıdının fotoğrafını koymak ister. Ali'nin her yanlışı bir notla düzeltmek isteyen bir babası vardır Rıza Hoşgörü Bey. Evin içi "Muslukları sıkıca kapatın.", "Lambaları söndürürseniz, ömürlerini uzatırsınız." gibi not kağıtları ile doludur. Karısı Ayla Hanım ise sorulmadıkça konuşmayan bir tiptir. Ali'nin dönem ödevi ise söyleşi metodu ile bir konuyu anlatmaktır ve Ali cevap vermekten çok soru sormayı seven bir çocuk olduğu için hikaye,film,fotoğraf kullanma yöntemleri yerine bu yöntemi seçmiştir. Rıza Bey, oğlunun sorularından eşinin çatı sularını ıhlamur ağacını sulamak için kullandığını,aç tavşanlar için bahçe duvarına havuçlar koyduğunu öğrenince daha çok soru sorabilsin kendi de evde olup bitenleri daha hızlı öğrenebilsin diye coşup eski dizüstü bilgisayarını oğluna hediye ediverir. Ancak ödev hızlanacağına yavaşlar çünkü Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde dolaşmak epey zaman tüketmektedir.

Neyse ki iki söyleşi sonra ödev tamamlanacaktır, birisi amcası diğeri dedesi. Daha bu söyleşiler tamamlanamadan nüfus kağıdı krizi doruğa ulaşır çünkü kahramanımız Ali Hoşgörü'nün soyadı nüfus kütüğünde olmuştur Ali Hoşgörüç. Üstelik soyadının tüm aileninki gibi Hoşgörü olabilmesi ancak mahkeme kararına bağlıdır. İşte bu noktada Ali soyadındaki ç fazlalığından vazgeçmek istemediğini belirtir. Ali'ye göre o farklı bir çocuktur, soyadı da farklı olsa iyi olur. Babası küplere biner." Farklı olduğunu ispat için yanlışlıkla yazılmış bir ç harfine mi ihtiyacın var?" diye alaycı alaycı konuşur ama nafile. Ali, ilk iş Facebook 'taki sayfasında ismini değiştirir. Bu durum çok ilgi çekince bir de Facebook 'ta Ç Harfi Kardeşliği isimli grup kurar. Babası ise karşı hamleyi "Soyadımıza harf ekerek aklımızı uzatamayız " yazıp ayakkabı dolabının üstüne yapıştırarak yapar. Bunlar olurken sırada amca ve dede söyleşileri vardır. Dede ve amca iki zıt karakter olarak tüketim çılgınlığına iki farklı bakışı temsil etmek için yaratılmış. Dede buzdolabının 70. yılını kutlama hazırlığında bir tasarruf abidesi, amca Sedat Bey ise aynı evde bir yıldan fazla oturduğu daha hiç görülmemiş bir "kullan at" şampiyonudur. Mesleğini "Ömür törpüleme mühendisi" olarak tanımlayan Sedat Bey'in uzmanlık alanı kullanılan eşyaların ömrünü kısaltma yolları bulmak böylece yerlerine yeni ürünlerin satılmasını sağlamaktır.

Ali'nin amcası ile röportajı amcanın yalnız ürünün yenisi değil arkadaşın da yenisini sevdiğini eski arkadaştan çok yeninin peşinde olduğunu açığa çıkarır. Ali hayal kırıklığı duymaya başlar. Ali ,dedesi ile röportaj yaparken bilgisayar çalışmaz olur.
İşte bundan sonra olanlar kağıda güvenmenin akılcılığını herkese gösterir. Ancak olan olmuş, Ali ödevsiz kalmıştır.Tüm bilgi kaybolduğu için telafi şansı da yoktu. Ali bu durumdan kurtulabilecek mi? Ç Harfi Kardeşliği sürecek mi? Ali,soyadını değiştirecek mi? Ömür törpüleme mühendisleri konusunda amca Sedat Bey'in fikri değişecek mi? Behiç Ak, garip ve komik karakterler kurma ustası. Bu karakterlerle tüketim toplumuna eleştirel gözle bakmış ,uzun süre akıllarda kalacak, 8-12 yaş grubunu durup düşündürecek ve kimi davranışlarını sorgulatacak iki ödüle birden hak kazanmış bir anlatı yaratmış. Size de okumak ve armağan etmek kalmış.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu - Günışığı Kitaplığı- anlatısında Behiç Ak bu kez eleştirel gözlüklerini bilgisayar bağımlısı çocuklara ve bu bağımlılığın oluşmasında payı olduğuna işaret ettiği ana-babalar için takar. Pantomimci babasını ve avukat annesinin yoğun iş yaşamları, Sude'nin ailesi ile paylaştığı saatleri iyice azaltmıştır. Canı çok sıkılan Sude, sıkıntısını kendini sahile atıp özgürce koşarak,midye kabukları toplayıp kumsala yazılar yazarak gidermeye çalışır.Rüzgarın kokusu,dalgaların sesi,martların sesi hepsi Sude'yi mutlu eder ancak bunları paylaşacak arkadaş kalmamıştır.
Arkadaşları sahilde oynayacaklarına eve kapanmış, internet başında vakit geçirmektedirler. Sonunda yokluklarını telafi etmek için her istediğini almaya çalışan anne-babasına bir tablet bilgisayar aldırır Sude. Sude sanal dünyada vakit geçirdikçe isteyip de yapamadıklarını sanki yapmış gibi yaşayabiliyordu.

Gerçek hayatın yüklerinden kurtulmuştu.Bilmek için okumak, yapmak için yetenekli ve deneyimli olmak gerekmiyordu.Sadece "bilirim","yaparım" demek yeterliydi. (s25) Çevresindeki her şeye bilgisayar ekranından bakmayı sevmeye başlayan Sude'nin bu sevgisi zamanla alışkanlığa oradan da bağımlılığa döner. Durumun vahametini bir Pazar günü Sude'nin annesi nihayet fark eder. Kızı TV'yi tablet ekranından bakarak izlemektedir. Anne kız arasındaki tartışma babayı da hayrete düşürür. Sude,annesine de ekrandan bakmakta ve ekran görüntüsünün gerçek görüntüden daha çok hoşuna gittiği konusunda ısrar etmektedir. Baba ise insanların görüntüden ibaret olmadığını etten kemikten duygulardan oluşan canlılar olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

İlerleyen zamanda durum giderek kötüleşir. Sude tüm yaşamını hızla sanal kimliğine kavuşmak için yaşar sanki. Gerçek hayat anlamsızlaşır,sanal hayat gerçeğin yerini alır. Yaşamın tek anlamı sanal alemde "Gogoluku" oyunu oynamaya indirgenmiştir. Bu sırada avukat Sevda Hanım'ı Tokuda şirketinden ararlar. Bu şirket Sude'nin tutkunu olduğu bilgisayar oyunlarını üretmektedir. Şirket , bilgilerine erişerek oyun oynayan müşterileri ile ilişkilerini bozan bilgi hırsızlarına karşı Sevda Hanım'ın uzmanlığından yararlanmak istemektedir. Sevda Hanım oyunun adını sorar,"Gogoluku" olduğunu öğrenince işler hızla değişir. Sevda Hanım, bir taraftan bilgi hırsızını bulmak , diğer taraftan oyunu öğrenerek sanal kimlikle de olsa kızı ile ekran üstünden bir ilişki tesis etmek üzere çabalamaya başlar. Bu çabaları arttıkça ,şirketin iletişim giderleri üzerinden nasıl kar yaptığını, bağımlı hale getirdiği kullanıcıların ekran başından ayrılmamasının şirketin kazancını nasıl arttırdığını görür. Daha da beter bir gelişme yoldadır. Tokudo şirketi yeni bir gözlük geliştirmiş ve bu gözlükleri takanlar seyrettiklerini gerçek sanmaya başlamıştır. Sevda Hanım, bilgi hırsızını bulabilecek mi, peki kızını bilgisayar bağımlısı olmaktan kurtarabilecek mi, postayla gelen deniz kabuğu bu düğümün çözümünde çok önemli bir rol oynuyor.Bu rol nedir? Bu sorular anlatının esas heyecanını,can damarını oluşturan sorular. Yanıtları eserde gizli. Aile boyu okunabilecek bu kitap, anne/babalara da önemli anımsatmalarda bulunuyor. Çocuklarla ne kadar çok doğada vakit geçirirlerse aile içi iletişime,çocuğun hayal gücüne, arkadaş ilişkilerine o kadar katkı yapmış olacaklarını anımsatıyor

2014'ün son yazısı bu. Oktay Rıfat'ın SON SÖZ şiiri ile veda edeyim.

Boğazından lıkır lıkır geçen / Su, suyun kıymetini bil / Nedir ki bu mavilik deme / Pencereden görebildiğin kadar/Göğün kıymetini bil / Kıymetini bil çiçek açmış bademin / Güneşli odanın çamurlu sokağın / Beyazın siyahın yeşilin/Pembenin kıymetini bil / Dirilik öyle bir şey yürekte Sevinçle çırpınır / Kavak yelleri eser insanın başında / İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır Halk için girişilen savaşta / O korkulu sevincin / Öfkenin kıymetini bil Bil ki bu / Budur işte / Güneş yalnız dirileri ısıtır Güneşin kıymetini bil.

Güneş,çocuklar ve kitaplar hiç eksik olmasın yaşamınızdan.

Ayfer Gürdal Ünal
ahru@tnn.net