Özgürlüklerin kısıtlanması , Diyarbakır Baro Başkanı'nın katledilmesi, Can Dündar ile Erdem Gül'ün hapse atılması hepsi ruhumuzu boğan kementler. Peki ne oldu da geçici bir süre de olsa mutlu oldum ? Çocukken bindiğim ama sonra binmesini unuttuğum bisiklete 62 yaşından sonra öğretmen eşliğinde tekrar binmeye başlamam ve tüm yazı bisiklet tepesinde geçirmem en büyük mutluluğum oldu.
Sevdiklerimin sağlığı yerinde idi. Evet, ayağım kırıldı (bisikletten değil) ama her şerde bir hayır vardır özlü sözü doğru çıktı, mecburi ev hapsi yarım kalmış bir kitabı bitirmeme vesile oldu. Bunlara sevindim işte ama yürek dolusu mutlu olamadım. Bu mutluyken dahi utanç hissetme hali pek alışık olduğum bir ruh durumu değil.
Sağlıklı da değil. Üstelik bu hissimde yalnız olmadığımı da biliyorum. Onun için 2016'nın hepimize mutlu olurken, gülerken kendimizi suçlu hissetmeyeceğimiz, birbirimize destek olup daha iyi günlere ulaşabileceğimiz BARIŞ dolu, üretken günler getirmesini diliyorum.
Yılın ilk kitapları olarak JUJU-Beni Unutma ( Yazar: Çiğdem Sezer, Yayınevi: Bilgi) ile Benim Adım Palyaço'yu (Yazar: Nilgün Ilgaz, Yayınevi:Çınar) seçtim.
JUJU-Beni Unutma, şair Çiğdem Sezer'den bir mülteci çocuk romanı. Düz yazı nasıl neredeyse şiir yoğunluğuna ulaşır, sadelik nasıl bu kadar etkili olur, hüzün ve acı ile umut nasıl böyle dozunda dengelenir ? Okuyun görün diyeceğim.Etkili bir kitap yazmış Sezer, kimi yerde göz yaşlarınıza söz geçirmekte zorlanıyorsunuz . Ama sanmayın ki mağdur edebiyatı yapmış, bir mülteci çocuğun günlük yaşamını, özlemi, umudu, korkusu, başa çıkmak zorunda olduklarını doğallıkla anlatmış, o kadar. Juju- sihirli şey demekmiş-, 12 yaşında 6 aydır Türkiye'ye sığınmış Suriyeli bir çocuk. Suriye'deyken kapılarına silahlı insanlar dadanmış.Nenesi, Juju ile kız kardeşi 5 yaşındaki Teslime'yi ocağın arkasındaki boşluğa saklamış. Sakın konuşmayın,yoksa sizi götürürler.Bir daha da eve dönemezsiniz." demiş.O tarihten beri Teslime dışarıda ağzını açmıyor. Evin içinde kendi ailesi ile ancak fısıldayarak konuşuyor.
En yakın arkadaşı Fatima'yı bomba almış başka beş arkadaşıyla beraber,nenesini de. Juju hem ülkesine dönmek istiyor hem de öğretmenimiz bile savaşa gitti, biz oraya neden dönelim diye sorguluyor. Babası Türkiye'de bir kapıcılık işi bulabilmiş. Bir oda,bir mutfak.Kardeşi ile aynı yatakta uyuyor. Anneleri hamile. Yeni bebek nerede uyuyacak?
Juju en çok arkadaşı Azer'i ve kaçarken ona bıraktığı bisikleti Şervan'ı özlüyor. Şervan savaşçı demek. Tam iki yıl uğraşmış bu bisikleti aldırabilmek için. Önce kızlar bisiklete binmez diyen nenesini ikna etmiş, nene de babasını. Babası bisikleti verirken "2 yıldır pes etmedin, savaşçı bir çocuksun bu bisikletin adı da Şervan olsun.", demiş. Aile dil sorunu ile de boğuşuyor. Eskiden derslerine yardım eden anneleri şimdi günlük konuşma için çocuklarının Türkçesine muhtaç.
Juju'nun bir türlü akıl erdiremediği "Kardeşsiniz siz,kavga etmeyin" diyen, kavga edenleri ayıran öğretmeni bile savaşa gitti. Büyükler kavganın kötü olduğunu bile bile neden kavga ediyorlar ?
Günlerden bir gün Juju gazetede Azer'in resmini görür. Hayalin ne diye sordukları Azer'in yanıtı "Ben hayal kurmuyorum, çalışıyorum" dur. Bunu okuyan Juju ,o an bayılır. Ayılınca bir taraftan Azer'in canını kurtarıp kaçtığına sevinir, diğer taraftan bisikletini merak eder.
Juju'nun Azer'e olan bağlılığı apartman komşusu Nazlı Teyze'yi harekete geçirir. Gazetenin yardımı ile Azer'in adresine ulaşılır. Juju, Azer'e mektup yazar. Bundan sonrasını çocuğunuzla beraber okuyun. Hayal kurmayı unutmuş bir çocuğun nasıl tekrar minik bir hayal kurmaya başladığını, umudun yeşermesini, onca acıdan sonra mutluluğun kıymetinin nasıl bilindiğini okuyun. Ağzından tek kelime çıkmayan Teslime'nin konuşmasına neden olan iyi insan yüreği ile tanışın. Juju'nun Türkiye'deki yaşamı aynı zamanda mülteciye önyargı ve aşağılama ile yaklaşanlarla, iyi yürekle, insanca,eşitçe yaklaşanlara da ayna tutuyor.
Kısa, yoğun ve tüm acı tadına karşın umutla, iyiye duyulan inançla, güvenle biten bir anlatı. Bizim edebiyatımızda böyle güçlü bir eser olmasına sevindim. Dilerim hem okullarımızda okunur, hem de komşu ülkelerde okunur. Keşke TEDA bunu bir an önce çevirtse de tüm göçmen kamplarına dağılsa. Öyle çok Suriyeli çocuk kendinden bir parça bulacak ki.
İkinci tanıtacağım eserin adı Benim Adım Palyaço( Çınar Çocuk), Nilgün Ilgaz'ın dördüncü romanı. Can, babasını küçük yaşta kaybetmiş,annesi ve ağabeyi Erkan ile yaşayan ve küçük yaşta ev geçindirme sorumluluğunu paylaşan bir çocuk. Ağabeyi ile birlikte, okuldan arta kalan zamanlarda ve hafta sonları palyaço olarak çalışıyor, evin geçimini sağlıyorlar.
Ancak Can, arkadaşları palyaço olarak çalıştığını bilsin istemiyor. Çekiniyor. Annesi, "Oğlum çalışmak ayıp mı? Onlar utansın baba parasını hesapsız harcadıklarından" dese de bu sözlerin Can'ın duygularına bir faydası olmuyor. Anne hasta çalışamıyor ancak kah arkadaşlarına armağan çanta dikerek, kah palyaçonun şapkasına çiçek dikerek sürekli sevgisini varlığını hissettiriyor, çocuklarının dik durmasını çok önemsiyor.
Olaylar Can'ın bir sınıf arkadaşının partisine palyaço olarak çalışmaya gitmesi ile düğüm oluyor. Doğumgününde çocuklar kavgaya tutuşunca onları ayırmaya çalışan Palyaço Can'ın gerçek kimliği ortaya çıkıyor. Kimi sınıf arkadaşları Can ile dalga geçiyor. Can ise, dalga geçenlerin karşısında dik duruyor. Doğum günü evinin sahibi anne de Can'a üzülmemesini, onla gurur duyduğunu, onun daha çok iş bulmasına yardımcı olacağını söylüyor. Can bir taraftan gerçeklerin ortaya çıkması ile büyük bir rahatlama duyarken diğer taraftan çok sevdiği arkadaşı Yasemin'den bu durumu saklamak için çeşitli yalanlar uydurmasından üzüntü duyuyor. Yasemin ile yüzleşmesi,neden yalan söylemeyi seçtiğini anlatması gerek. Seçimler, çelişkili duygular,pişmanlıklar, yeni başlangıçlar ,yeni umutlar anlatıyı ileri taşıyor.
Can bir taraftan grup arkadaşları ile beraber Bilim Şenliğine hazırlanıyor. Diğer taraftan Can'ın yaşamına bir de "Sen de Kendini Oyna" çocuklar için tiyatro yarışması giriyor. Bu yarışmaya katılmasını özellikle Yasemin yüreklendiriyor.Can 'ın harika taklitler yaptığı için kazanacağından emin Yasemin. Bundan sonrası yine olaylı. Sohbet odalarının güvenli olmadığı mesajı bu yeni olaylarla iyice vurgulanıyor. Anlatının sonu, hayal gücü ile bilimsel düşüncenin zaferi ile sonlanıyor. Arkadaşlarına kök söktüren tacizci çocuklar bile yeterli anlayış ve kabulle karşılaşınca değişebiliyorlar. Anlatı, yaşanırken zor görünen olayların sonradan nasıl olumlu sonuçlara neden olduğu, nasıl kişiyi güçlendirdiğinin bir güzellemesi.
Yeni yıl işte Benim Adım Palyaço kitabında vurgulanan değerlerle dolu geçsin.
Emek, alınteri, dayanışma, dostluk, hayalgücü ve bilim yol arkadaşlarımız olsun.
Juju'nun annesinin anlatının sonunda söylediği o umutlu şarkıyla karşılayayım 2016'yı.
Kelebekler sevinçle geri dönüyor/Çiçekler bizi soruyor
Bulut gölgesini yayıyor/Bütün mutluluklar geri dönüyor.
Bütün mutluluklar geri dönsün 2016 yılında.
Ayfer Gürdal Ünal
ahru@tnn.net
|