MİYASE SERTBARUT'tan 2 KİTAP

Daha önce de yazmıştım. Çağdaş yazarlarımızdan Miyase Sertbarut, dil ustalığının yanı sıra güncel konuları eleştirel bakış açısı ile ele almayı, kurduğu anlatılarda yazmayı , yazmak üzerine düşünmeyi, yazmanın insana katacaklarını hiç hissettirmeden kurgunun içine yerleştirmeyi seven bir yazar. Cesur. Bu ay tanıtacağım iki kitabı bu özellikleri kapsamakla kalmıyor, soluk soluğa okunası bir gerilimle de ilerliyor.

İlk tanıtacağım kitap Ünsüz Youtuber'ın Günlüğü (ÜYG) Troller. Sertbarut daha önce Ünsüz Youtuber'ın Günlüğünü yazmıştı. Altın Kitaplar tarafından yayımlanan ilk kitapta ana karakter Ezgi'nin youtuber olma sevdasına tanık olmuş, ailenin ise bu özleme karşı çıkıp Ezgi'yi bir ajandaya yazmaya yönlendirmesini izlemiştik. Ezgi'nin ajandaya yazdıklarını annesi Ünsüz Youtuber'ın Günlüğü başlığıyla kitap olmasını sağlamıştı. İlk kitap reklamcılığın perde arkası ve süt endüstrisine bir eleştiri niteliğindeydi. İkinci kitap Ünsüz Youtuber'ın Günlüğü Troller 'de bu kez seçim kampanyaları, sosyal medyanın doğru veya çıkarına uygun yönlendirme amaçlı (manipülasyon) kullanımları ile bilgisayar bağımlılığı çok güncel bir anlatı çerçevesinde ele alınmış.
ÜYG Troller, ilk kitaptan tanıdığımız Ezgi'nin ikinci ajandaya yazmaya başlaması ile açılıyor. Önce kitabının 5 ayrı yayınevi tarafından nasıl ret edildiğini anlatıyor. Sonra arkadaşı Simli'nin internetten başına musallat olan kişiye geçiyor. Bu öyküyü anlatırken bilgisayar kameralarından mahremiyete girmenin mümkün olduğunu da buna karşı alınabilecek önlemi de okur öğreniyor. Simli'ye musallat olan internet tacizcisini önleyecek ya da kim olduğunu bulabilecek tek kişi arkadaşları Sinyal Ali. Ali'nin haftalardır internetin başından ayrılmadığını da bu bölümden öğreniyoruz. Sinyal Ali'nin annesi, Ezgi'den oğlanı insan içine çıkarmak konusunda yardım istiyor. Anlatının bir yan öyküsü Sinyal'in bilgisayar ile yarattığı müthiş işler, diğer yan öyküsü arkadaşlarının Ali'yi odadan çıkarma mücadelesi.
3.bölümde bu öykülere Yavuz Bayrakçı'nın Şenyurt belediye başkanı olmak istemesi ekleniyor. Yavuz Bayrakçı, çocukken Ezgi'nin annesinin bir mektubunu ele geçirip onu bütün sınıfa okuyup alay eden bir kişilik. Ancak ortaya hiç beklenmedik bir rakip çıkıyor. Ezgi'nin annesi Latife Hanım. Ona yardım edecek ilk kitaptan tanıdığımız reklamcı Ethem Bey. Bu kez kampanyanın belkemiği sosyal medya. Sosyal medyada trol olmak ne demek. Nasıl trollük yapılır? Rakibin bilgisayarına girilip, onun kendi kendisine suikast düzenleteceği öğrenilirse ne yapılır. Rakip, kanser oldum diye haber yayar ve duygu sömürüsü yaparsa nasıl mücadele edilir? Seçim kazanmak için neler yapılır, kırmızı çizgi nerededir? Seçim kazanmak için sandviç dağıtanlara karşı ne tedbir alınır? Rakip elektrikleri kestirirse ne yapılır? Hem heyecanlı, hem çok espirili bir anlatı yaratmış Miyase Sertbarut. Artık okuduktan sonra olaylar tanıdık geliyor mu gelmiyor mu karar verirsiniz. Kitabın sonunda internet tacizcisinin kimliğine de ulaşılıyor. Çok heyecanlı bir çerçeve öykü eşliğinde algı ile oynama mekanizmaları, internet bağımlılığının işaretleri ve tehlikeleri ile güçlü bir dostluk ağının önemi çok akıllıca anlatıya nakışlanmış. 12-16 yaş grubunun çok zevkle okuyacağı bir anlatı olmuş.

Miyase Sertbarut'un ikinci kitabı Yuan Huan'ın Kulübesi'nin yayıncısı Tudem. Fantastik kurgu ile yaratılmış roman bir telefon kulübesindeki gizemli telefonun anlattığı 5 öyküden oluşuyor.Çerçeve öyküde okumaktan nefret eden İlhami , mahallelerine gelen sirkin geride bıraktığı telefon kulübesine benzer yapının içine girip ahizeden "Dinle" komutunu duyması ile başlıyor. İlhami, dinlediği öyküyü okuma ödevi yerine sınıfta anlatabileceğini planlıyor. Böylece sıkıcı okuma ödevinden kurtulacak.
İlk dinlediği öykü "Üstü Çizilmiş Çocuklar" .  Kasaba, kasaba olalı bir yazar imza gününe tanık olacaktır. Kitapçı Halil dükkanları tek tek dolaşarak her yere duyuru asar. Yazar, asker arkadaşı olduğundan ve Halil'in hatırı için bu kasabaya geldiğinden Halil her detaya çok özenmektedir. Sıra pideciye gelir. Oraya da duyuru asmak ister. Asar duyurusunu,çıkar gider. Duyuru, pidecide çalışan 10 yaşındaki Baran'ın çok ilgisini çeker. Aslında,ne yazarın adını duymuştur, ne de imza günü nedir bilmektedir. Baran, bir tek azarlaya azarlaya onu az bir harçlıkla  çalıştıran ve,bedava öğle yemeği yediği pidecideki işini ve öğleci olduğu okulunu bilir.Altıncı sınıf öğrencisidir. O sırada pideciye, pidecinin oğlu Mehmet girer. Duyuruyu görünce, çantasından yazarın kitabını çıkarıp, gösterir. Babası "Git, o zaman kitabı imzalat der" . Ancak Baran'ın işi olduğundan Mehmet'in kitabını imzalatmak işi Baran'a kalır. Baran, heyecanla yazara gider.Göldeki Canavarlar kitabını imzalatarak geri gelir. Pidecide ustası kitaba bakar ve "Ne yaptın sen? Kitabı kendine imzalatmışsın! Bak burada Baran'a yazıyor. Yok öyle başkasının kitabına bedavadan el koymak! Koş, düzelttir bunu!" Ustası bir de akıl verdi. "Baran'ın üstünü çizsin Mehmet diye yazsın" Bu azarlamayı müşteriler de duymuştur. Baran, ayakları geri giderek tekrar kitapçıya gider. Utana sıkıla yazara derdini anlatır. Yazar, sorularla durumu iyice anlayınca önce yanlış imzalatılmış kitabın Baran'a  bölümünü çizip, Mehmet'e yazar. Sonra kendi kitaplarından bir başkasını çekip,  onu da Baran'a yazıp imzalar ve Baran sevinçle ustasına geri döner. Geride kalan yazar ,çocuğun arkasından hüzünle bakar ve sonra arkadaşı Halil'e şöyle der:

"Bazı insanlar usta ünvanını hak etmezler. Adam kendi çocuğu için aynı yaştaki çırağını imzaya gönderir mi? Hadi gönderdin,kendine bir kitap al demez mi? Demek ki hayatta bazı çocukların üstü hala çiziliyor.Ama harfler böyle çocukların sesi olmak için var,yeter ki o çocuklar o harflere tutunsunlar."
Baran ise o gün okuldan çıktıktan sonra "Tünel Kazan Çocuklar" kitabını okumaya başlar. Anlaşılan o ki harflere tutunmayı başaracaktır.
Ertesi gün pideciye gidenler şaşkınlıkla pidecideki bütün yazıların üstünün çizildiğini gördüler. Masalardaki, duvardaki, menülerdeki ne kadar yazı varsa üstü çiziliydi. Raif usta öfkeden köpürdü. Polis olaya el koydu ancak kasabadaki ilk imza gününe denk gelen bu olayın sırrı çözülemedi.
Bu öyküyü uzunca anlattım. Çünkü hem yazarın dilin gücüne olan inancını, hem okumaya olan bağlılığını, hem eşitlikçi ve eleştirel bakış açısını ,hem de yaratıcı damarını çok güzel örnekliyor. Bundan sonraki öyküler Tünel Kazan Çocuklar, Gececiler,Ara Kat, Hikayecinin Hikayesi başlıklarını taşıyor.
Yuan Huan'ın klübesini bir solukta okuyup bitirdiğinizde "İyi bir kitap, tüm bağlantılardan daha değerli" tümcesi sizle kalacak ve dilerim Miyase Sertbarut'un bir kitabını daha okunacaklar listenizin başına alacaksınız.

Şubat yazısının sonuna geldik. Ataol Behramoğlu'nun Sevginin Önünde şiiri ile veda edeyim.

Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım

 

 

Ayfer Gürdal Ünal
ahru@tnn.net